Cumartesi, Aralık 24

 

MASAL

kırbaçlanan atlara bakanlar

hiç seslerini çıkarmadılar

atlar kanadı

kimse çıldırmadı


yolun karşısından geçen genç adam

yazık, dedi

ölüyor atlar

evet, dediler

keşke olmasa 

keşke, evet, çok yazık


sizi unutmayacağız

unutmadılar da


o atların resimlerini yaptılar

heykellerinin diktiler 

şarkılarını söylediler

(2019 perşembe 03:25)

Pazar, Aralık 4


"bugün yağmur bir kadın saçıdır yeryüzüne dökülen"

"hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu" 

"yağmur yağmur çok uzaklardan, çağırıyor gelirsen severim diyor"

"beni sevmezsen yağmurları sev, bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden"

"yağmurun sesine bak, aşka davet ediyor"

"yağmur yağar akasyalar ıslanır, ben yağmura deli buluta deli"


Bir minnak kabuksuz salyangoz da yağmur altında bizim gibi hislenir mi? Yağmura yüklediği anlamlarla duygusal dalgalanmalar yaşar mı? Kim bilir? Ki bunun da şarkısı var: “Kim bilir bu gidişin dönüşü olacak mı? Ah nasıl yollarına bakacağım kim bilir? Ufkumda batan güneş bu sabah doğacak mı? Kalben ne kadar dertli olacağım kim bilir? Kim bilir, kim bilir, kim bilir, kim biliiiirrrrrrr...” Kizir oğlu Musta bey yazıp olayı sulandıracak değilim elbet. Fakat işte benim gönül de bunu yapmadan geçemiyor.

Diyelim ki bu arkadaş bir gezgin olsun, yeşil vadileri aştıktan sonra bu sudan vahaya kavuşsun. Sakin sessiz mavilik üzerinde yürüsün, kah suya kafasını daldırsın, kah ayaklarını soksun. Mükemmel bir cumartesi sabahı geçiriyor olsun. Oysa uyuz insanoğlu durur mu? Durmaz elbet, hemen tepesine dikilir, izinsiz birkaç poz fotoğrafını çeker, videoya alır. Kişisel haklar hak getire. Oysa bu cüretkar yabancı gelmese sessiz sakin takılacak, yağmurun ve dev su birikintisinin tadını çıkaracaktır.

Belki de yapayalnız bir salyangozdur.  Bu devceleyin su birikintisi etrafında dolaşırken yalnızlığı daha da büyümüştür. Yabancı da olsa, kendine göre baya iri kıyım da olsa dost bir ses ona da iyi gelmiş, ayak üstü iki sohbetini almıştır yabancının. Bilmem kaç gün sürecek hayatında kayıt altına alınmak da hoşuna gitmiş, gök kubbede hoş bir seda bırakmıştır.

Ola ki bu yapışkan arkadaş belki başka evrenlerden gelmiş, kibirli, bizi hafif saf ve hafif geri zekalı gören bir uzay arkadaşı da olabilir, neden olmasın? İşgal birliklerini beklerken kafasına dikilip fotoğraflarını çeken insan denen gelişmemiş yaratık onu sinir etmiştir. 

Oysa hiç biri değil, sessizce yağmuru ve onun suya vuran halkalarını izleyen iki dosttur onlar. Oradan iki sade kahve söyler ve birer sigara yakarlar, konuşmadan da anlarlar birbirlerini. Hangisi bilmem ama biri bir mısra mırıldanır yavaştan : " Ne mutludur suçsuz bakirenin dotları; unutulan dünyada dünyanın unuttuğu. Lekesiz zihnin sonsuz gün ışığı. Her isteği bırakılmış ama kabul görmüş her duası." (Alexander Pope ) 

foto: ben şahsen bizzat kendim. 

Cuma, Aralık 2


 Bazen nasıl da güzel bir gökyüzü altında yaşadımızı unutuyoruz. Gündelik işlerin koşturmacasında başımızı kaldırıp göğün sonsuz maviliğinde kaybolmak, bir anlığına da olsa zamanı durdurmak, hayatın sandığımız o telaşlarımızı bırakmak ne zor. Oğluma hep söylerim, nasıl bir durumda olursan ol, başını kaldırıp gökyüzüne bakmayı hiç unutma. Hiçbir şeyin çözümü değil biliyorum, yine de o anın verdiği çoşku, gün gelip diğer şeyler gelip geçtiğinde yanımıza kar kalacak. Ki biliyoruz, hayatta geçmez dediğimiz her şey geçip gidiyor. Yaşıyorsak hakkını vermek, kafamızı kaldırıp göğün maviliğine bakmak, bir nefes, bir mola küçük bir sevinç koparmak kendimiz için. Zaten mutluluk ve sevinç böyle anlardan ibaret değil de nedir?


fotoğraf : ben şahsen bizzat kendim 

Perşembe, Aralık 1

Çikolata Fabrikası geri dönüyor...

    Merhaba burada olan herkese. Blog yazmak benim için günlük tutmak gibiydi, şimdi bu günlüklere tekrar geri dönme hevesim var. Aradan geçen onca zamana bakınca neler neler değişti, fakat blog yazmak hep çok keyifliydi, o keyfi tekrar yaşamak güzel gelecek. Artık blog okuyan var mı onu bile bilmiyorum, başka başka sosyal medyalar aldı yerini buraların. Yine de denemeye değer, en azından bana bir yazma disiplini getirir diye umuyorum. O zaman tekrar ve hevesle yeniden merhaba! İçeriklerim konusunda henüz bir fikre sahip değilim, gün olur yazı, gün olur gezi, başka bir gün bir fotoğraf altı yazısı ya da bir tarif. Maksat yeniden yazıyor olmak. Sevgiler. Bir dost.



 foto: ben şahsen bizzat kendim