neslihan'ın çikolata fabrikası
"İtaatsizlik, tarihi okumuş olan herkesin gözünde insanın esas erdemidir." Oscar Wilde
Pazartesi, Ocak 9
Perşembe, Ocak 5
Cumartesi, Aralık 24
MASAL
kırbaçlanan atlara bakanlar
hiç seslerini çıkarmadılar
atlar kanadı
kimse çıldırmadı
yolun karşısından geçen genç adam
yazık, dedi
ölüyor atlar
evet, dediler
keşke olmasa
keşke, evet, çok yazık
sizi unutmayacağız
unutmadılar da
o atların resimlerini yaptılar
heykellerinin diktiler
şarkılarını söylediler
(2019 perşembe 03:25)
Pazar, Aralık 4
"bugün yağmur bir kadın saçıdır yeryüzüne dökülen"
"hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu"
"yağmur yağmur çok uzaklardan, çağırıyor gelirsen severim diyor"
"beni sevmezsen yağmurları sev, bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden"
"yağmurun sesine bak, aşka davet ediyor"
"yağmur yağar akasyalar ıslanır, ben yağmura deli buluta deli"
Bir minnak kabuksuz salyangoz da yağmur altında bizim gibi hislenir mi? Yağmura yüklediği anlamlarla duygusal dalgalanmalar yaşar mı? Kim bilir? Ki bunun da şarkısı var: “Kim bilir bu gidişin dönüşü olacak mı? Ah nasıl yollarına bakacağım kim bilir? Ufkumda batan güneş bu sabah doğacak mı? Kalben ne kadar dertli olacağım kim bilir? Kim bilir, kim bilir, kim bilir, kim biliiiirrrrrrr...” Kizir oğlu Musta bey yazıp olayı sulandıracak değilim elbet. Fakat işte benim gönül de bunu yapmadan geçemiyor.
Diyelim ki bu arkadaş bir gezgin olsun, yeşil vadileri aştıktan sonra bu sudan vahaya kavuşsun. Sakin sessiz mavilik üzerinde yürüsün, kah suya kafasını daldırsın, kah ayaklarını soksun. Mükemmel bir cumartesi sabahı geçiriyor olsun. Oysa uyuz insanoğlu durur mu? Durmaz elbet, hemen tepesine dikilir, izinsiz birkaç poz fotoğrafını çeker, videoya alır. Kişisel haklar hak getire. Oysa bu cüretkar yabancı gelmese sessiz sakin takılacak, yağmurun ve dev su birikintisinin tadını çıkaracaktır.
Belki de yapayalnız bir salyangozdur. Bu devceleyin su birikintisi etrafında dolaşırken yalnızlığı daha da büyümüştür. Yabancı da olsa, kendine göre baya iri kıyım da olsa dost bir ses ona da iyi gelmiş, ayak üstü iki sohbetini almıştır yabancının. Bilmem kaç gün sürecek hayatında kayıt altına alınmak da hoşuna gitmiş, gök kubbede hoş bir seda bırakmıştır.
Ola ki bu yapışkan arkadaş belki başka evrenlerden gelmiş, kibirli, bizi hafif saf ve hafif geri zekalı gören bir uzay arkadaşı da olabilir, neden olmasın? İşgal birliklerini beklerken kafasına dikilip fotoğraflarını çeken insan denen gelişmemiş yaratık onu sinir etmiştir.
Oysa hiç biri değil, sessizce yağmuru ve onun suya vuran halkalarını izleyen iki dosttur onlar. Oradan iki sade kahve söyler ve birer sigara yakarlar, konuşmadan da anlarlar birbirlerini. Hangisi bilmem ama biri bir mısra mırıldanır yavaştan : " Ne mutludur suçsuz bakirenin dotları; unutulan dünyada dünyanın unuttuğu. Lekesiz zihnin sonsuz gün ışığı. Her isteği bırakılmış ama kabul görmüş her duası." (Alexander Pope )
foto: ben şahsen bizzat kendim.